Yükselen sular altında imza: Maldivler’in dramatik su altı kabine toplantısı 1,5°C iklim hedefini nasıl gündemin merkezine taşıdı?

Ekim 2009’da Maldivler hükümetinin 11 üst düzey yetkilisi tarafından Hint Okyanusu’nun dibinde gerçekleştirilen ve dünyaya yayımlanan su altı kabine toplantısı, küresel iklim değişikliği tartışmalarının seyrini değiştiren en güçlü görsel aktivizm örneklerinden biri olarak tarihe geçti. Dönemin Maldivler Cumhurbaşkanlığı Ofisi’nde görevli Shauna Aminath’ın öncülüğünü yaptığı bu sıra dışı gösteri, ülkenin varoluşsal tehdidini somutlaştırmayı amaçlıyordu. Planın duyurulmasının hemen ardından gelen yoğun uluslararası ilgi, Aminath’a göre, girişimin büyüklüğünü kanıtladı: “Sanırım o zaman ‘Bu düşündüğümüzden çok daha büyük olacak’ diye düşünmeye başladık.”

Maldivler neden daha hızlı aksiyon istiyordu? Varoluşsal tehdit

Maldivler, dünyanın en alçak rakımlı ülkesi olarak, iklim değişikliğinin tetiklediği yükselen deniz seviyelerinden en çok etkilenen coğrafyaların başında gelmektedir. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), küresel su seviyelerinin yüzyılın sonuna kadar ortalama yarım metre (50 cm) yükselebileceğini öngörmektedir. Deniz seviyesinden çoğunlukla sadece bir metre yükseklikte olan bir ülke için bu, doğrudan bir varoluşsal tehdit anlamına gelmektedir.

Aminath, fotoğraf çekiminden 16 yıl sonra yaptığı değerlendirmede, halkın büyük çoğunluğunun Maldivler’i yalnızca “güzel bir balayı destinasyonu” olarak gördüğünü, ancak iklim risklerinin ve savunmasızlığın farkında olmadığını vurgulamıştır. Adaların düzenli olarak sular altında kalması, balık stoklarının ve turizm sektörünün etkilenmesi, Maldivler’deki yaşam standardının bile korunamayacağı anlamına gelmektedir.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği, doğa koruma ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

×

2009 yılında küresel iklim hedefi, sanayi öncesi dönemlere göre ısınmayı 2 santigrat dereceyle sınırlamaktı. Ancak Maldivler’in başını çektiği alçak ada ülkeleri, hayatta kalmak için hedefi 1,5 santigrat dereceye indirme baskısı yapıyordu. Bilimsel veriler, hedefi yarım derece düşürmenin, 2100 yılına kadar deniz seviyesinde 10 cm daha az artış ve sel baskınlarına maruz kalan insan sayısında 10 milyon azalma anlamına geldiğini gösteriyordu. Su altı kabine toplantısı, soyut bir sayı olan 1,5°C hedefini gözler önüne sererek küresel bir anlam taşımasını sağladı.

Ünlü bir fotoğrafın yapımı ve mirası

17 Ekim 2009’da gerçekleşen çekimden önce, bakanların su altında kum fırlatmayacak kadar deneyimli hale gelmeleri için iki ay süren dalış eğitimleri verilmesi gerekti. Büyük bir kaosa rağmen, okyanusun dibinde toplanan bakanlar, özel su altı kalemleri ve beyaz tahtalarla iletişim kurarak, tüm ülkeleri karbondioksit emisyonlarını azaltmaya çağıran bir belgeyi imzaladılar.

O dönemde Maldivler Devlet Başkanı olan Mohamed Nasheed’in zirveden sonra söylediği sözler, gösterinin amacını özetlemiştir: “İnsanlara anlatmaya çalıştığımız şey, Maldivler’in bir cephe devleti olduğudur. Bugün Maldivler’i kurtaramazsak, yarın dünyanın geri kalanını da kurtaramayız.”

Gösterinin fotoğrafları, dünya çapında yankı uyandırarak diğer liderleri de harekete geçmeye teşvik etti; Nepal başbakanının Everest Dağı’nda kabine toplantısı yapması veya Tuvalu dışişleri bakanının 2021’de denizin içinde konuşma yapması gibi. İngiltere’deki Reading Üniversitesi’nde iklim hukuku profesörü Benoit Mayer, bu görüntüyü “iklim değişikliğine bir yüz veren” ve meseleyi kutup ayılarından insanlarla ilgili hale getiren ilk görüntülerden biri olarak nitelendirdi. Mayer, fotoğrafın “küçük ada gelişmekte olan devletleri ve onların nüfusları üzerindeki etkisini gerçekten yansıtan, bildiğimiz en önemli tablolardan biri” olduğunu ekledi.

Karmaşık miras ve iklim çelişkileri

Bununla birlikte, fotoğrafın mirası tartışmasız değildir. Prof. Benoit Mayer, Maldivler’in iklim değişikliğinin başlıca kurbanı olarak konumlandırılırken, aynı zamanda ülkeye seyahat eden yolcu sayısını yılda yedi milyona çıkarabilecek yeni bir havalimanı terminali inşa etmesini eleştirmiştir. Uçak yolculuğunun küresel ısınmanın bugüne kadar %4’üne neden olduğu gerçeği, ülkenin imajı ve eylemleri arasında ciddi bir çelişki yaratmaktadır. Bu durum, iklim kriziyle mücadele eden gelişmekte olan ülkelerin bile ekonomik çıkarları ve çevresel sorumlulukları arasındaki hassas dengeyi nasıl kurmak zorunda kaldığını göstermektedir.

1,5°C hedefine yönelik devam eden baskı

Londra Imperial College’da İklim Bilimi Profesörü Joeri Rogelj, su altı fotoğrafının 1,5°C hedefini “ön plana ve merkeze” koyarak büyük bir etki yarattığını belirtmiştir. Fotoğrafın çekilmesinden sonraki bilimsel incelemeler (2013-15), 2°C’nin güvenli bir sınır olmadığı sonucuna varmış ve 2015’te Paris’teki COP21’de 1,5°C hedefi resmi olarak kabul edilmiştir, bu da dünyanın şimdiye kadarki en iddialı iklim hedefi olmuştur.

Ancak bugün, o iddialı anlaşmanın üzerinden on yıl geçtikten sonra, küresel politikalar bizi 2100 yılına kadar 2,8 santigrat derecelik bir ısınmaya doğru götürmektedir. Hatta 2024 yılı, bir takvim yılı içinde 1,5°C eşiğini aşan ilk yıl olmuştur. Tahminlere göre en azından geçici bir aşımın kaçınılmaz olduğu belirtilse de Rogelj, “Isınmayı 1,5 santigrat dereceyle sınırlayamamamız, 1,5 santigrat derece hedefini ortadan kaldırmıyor,” diyerek mücadelenin devam ettiğini vurgulamıştır. Hedefe ulaşmak, artık sadece emisyonları hızla azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda atmosferden karbondioksiti de uzaklaştırmayı gerektirecektir.

Türkiye’nin kıyı savunmasızlığı ve çelişen politikalar

Maldivler’in dramatik gösterisi ve ardından gelen tartışmalar, Türkiye’nin de Akdeniz, Ege ve Marmara kıyılarında deniz seviyesi yükselmesi ve aşırı hava olayları tehdidi altında olan büyük şehirlerinin (İstanbul, İzmir, İskenderun) kırılganlığını hatırlatmaktadır. Türkiye’nin de turizm ve altyapı geliştirme hedeflerini, ülkenin iklim krizine karşı savunmasızlığı ile dengeleme zorunluluğu Maldivler’deki çelişkiye benzer durumlar yaratmaktadır. Özellikle kıyı bölgelerindeki imar planları ve havalimanı/liman projeleri, artan deniz seviyesi riskleri göz önüne alınarak yeniden değerlendirilmelidir. Maldivler’in bu acı deneyimi, Türkiye’ye iklim eylemini sadece uluslararası zirvelerde bir taahhüt değil, ulusal güvenlik ve ekonomik planlamanın merkezine koyması gerektiği yönünde bir uyarı niteliğindedir.

Çocuklarımızın evi nerede olacak?

2009’daki su altı kabine fotoğrafı, iklim krizinin soyutluğunu sona erdiren, güçlü bir iletişim başarısıydı. Fotoğraf, 1,5°C hedefine ulaşma kararlılığını sağlamlaştırarak küresel politikada kalıcı bir iz bırakmıştır. Ancak aradan geçen 16 yılda, dünyanın hala 2,8°C’lik bir felakete doğru ilerlemesi, eylemsizliğin trajik boyutunu ortaya koymaktadır.

Shauna Aminath’ın en sonunda çekmek istediği fotoğrafın, “Çocuklarımızın bir evi olmazsa nereye gidecekler?” sorusunu sorması, iklim krizinin nihai bedelinin, bilimsel grafikler veya ekonomik maliyetler değil, gelecek nesillerin yaşam alanlarının kaybı olacağını gözler önüne sermektedir. Krizin bu insani ve duygusal yönü, küresel liderlere, Paris Anlaşması’nın ruhunu kurtarmak için emisyon kesintilerini hızlandırmanın yanı sıra, atmosferden karbondioksiti aktif olarak uzaklaştırma zorunluluğunu da işaret etmektedir.

Kaynak: Reuters, Shauna Aminath (Eski Maldivli Siyasetçi), Prof. Benoit Mayer (Reading Üniversitesi), Prof. Joeri Rogelj (Londra Imperial College), Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC).

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
×