Pasifik Okyanusu’nun kuzeybatısındaki iki okyanus çukurunda, inanılmaz derinliklere dalan bilim insanları, çoğu hayvanın aksine organik maddeyle değil, kimyasalları enerjiye dönüştürerek geçimini sağlayan gelişen deniz canlıları toplulukları keşfetti. Bu buluş, Dünya’nın en uç koşullarında bile yaşamın nasıl var olabileceğine dair anlayışımızı genişletiyor.
Güneşsiz dünyanın gizemli sakinleri
Tüp solucanları ve istiridyelerin çoğunlukta olduğu bu kemosentez temelli hayvan toplulukları, mürettebatlı bir denizaltı ile Kuril-Kamçatka ve Aleut hendeklerinin dibine yapılan bir dizi dalış sırasında bulundu. Güneş ışığının ulaşamadığı bu karanlık ve dondurucu alemde, deniz tabanından sızan hidrojen sülfür ve metan açısından zengin sıvılarla besleniyorlar.

Bu ekosistemler, Everest Dağı’nın yüksekliğinden daha derin seviyelerde keşfedildi. En derin olanı, okyanus yüzeyinden 9.533 metre (31.276 fit) aşağıda, Kuril-Kamçatka Çukuru’ndaydı. Bu, daha önce herhangi bir yerde belgelenen bu tür canlılardan neredeyse %25 daha derindi.
Çin Bilimler Akademisi’ne bağlı Derin Deniz Bilimi ve Mühendisliği Enstitüsü’nden (IDSSE) deniz jeokimyacısı ve araştırmanın yazarlarından Mengran Du, “Keşfimizi çığır açıcı kılan sadece daha derin olması değil; gözlemlediğimiz kemosentetik yaşamın şaşırtıcı bolluğu ve çeşitliliğidir,” dedi. Du, bu topluluğun “izole organizma gruplarının aksine, derin denizin uçsuz bucaksız çölünde canlı bir vaha gibi geliştiğini” ekledi. Du, Pasifik Okyanusu’ndaki Mariana Çukuru’nda daha derinlerde bazı deniz canlılarının görüldüğünü ancak bunların kimyasal yiyiciler olmadığını da belirtti.
Tavsiye Edilen Haberler
-
-
-
-
Köşe YazarlarıNeden karbon depolama iklim krizini çözemez?
Hadal bölgenin gizemleri ve yeni türler

Yeni araştırmada bilim insanları, Fendouzhe adlı sualtı aracını kullanarak hadal bölge olarak adlandırılan bölgeye indiler. Hadal bölge, Dünya’nın kabuğunu oluşturan kıta büyüklüğündeki levhalardan birinin, dalma adı verilen bir süreçle komşu bir levhanın altına kaydığı yerdir.
Araştırma programının lideri ve IDSSE deniz jeoloğu Xiaotong Peng, “Aşağıdaki okyanus ortamı soğuk, tam karanlık ve aktif tektonik aktivitelerle karakterize ediliyor,” dedi. Peng, bu ortamın “gezegenimizde var olduğu bilinen en derin ve en kapsamlı kemosentetik topluluklara” ev sahipliği yaptığının tespit edildiğini söyledi.
Kuril-Kamçatka Çukuru yaklaşık 2.900 km (1.800 mil) uzunluğunda olup Kamçatka Yarımadası’nın güneydoğu kıyılarında yer alıyor. Aleut Çukuru ise Alaska ve Aleut Adaları’nın güney kıyılarından yaklaşık 3.400 km (2.100 mil) uzaklıkta bulunuyor.
Yeni gözlemlenen ekosistemlere, kimyasal yiyen iki tür hayvan hakimdi: Kırmızı, gri veya beyaz renkli ve yaklaşık 20-30 cm (8-12 inç) uzunluğundaki tüp solucanları ve beyaz renkli ve 23 cm’ye (9 inç) kadar uzunluktaki istiridyeler. Du, bunlardan bazılarının daha önce bilinmeyen türler gibi göründüğünü söyledi. Du, “En zorlu ortamlarda yaşamalarına rağmen bu yaşam formları hayatta kalmanın ve gelişmenin bir yolunu bulmuşlar,” diye ekledi.
Yukarıdan süzülen organik maddeler ve ölü deniz canlılarıyla beslenen, kimyasal yemeyen bazı hayvanların da bu ekosistemlerde yaşadığı görüldü. Bunlar arasında deniz anemonları, kaşık solucanları ve deniz hıyarları da yer alıyor.
Evrensel yaşamın ipuçları
Seferin baş bilim insanı Du, bu uzak su küresini ziyaret etmenin olağanüstü bir deneyim olduğunu anlattı. “Sualtı aracına dalmak olağanüstü bir deneyimdi; sanki zamanda yolculuk yapıyordum. Her iniş beni yeni bir derin deniz diyarına götürüyordu, sanki gizli bir dünyayı açığa çıkarıyor ve gizemlerini çözüyordum,” dedi Du, bilim insanlarının tanık olduğu yaratıkların olağanüstü dayanıklılığı ve güzelliği karşısında hayrete düşerken.
Çalışma, yaşamın Dünya’nın en uç koşullarında ve potansiyel olarak ötesinde nasıl gelişebileceğini gösteriyor. Peng, “Bu bulgular, Dünya’daki kemosentetik toplulukların derinlik sınırını genişletiyor. Gelecekteki çalışmalar, bu canlıların böylesine aşırı bir derinliğe nasıl uyum sağladığına odaklanmalı,” dedi. Peng ayrıca, “Benzer kemosentetik toplulukların dünya dışı okyanuslarda da var olabileceğini, çünkü metan ve hidrojen gibi kimyasal türlerin orada da yaygın olduğunu öne sürüyoruz,” diye ekleyerek, bu keşfin evrendeki yaşam arayışları için de önemli ipuçları taşıdığına işaret etti.





