İklim krizinde kader anı: 3 kritik taahhüt tutulursa gezegenin ateşi 1 derece düşebilir

Brezilya’nın Belém kentinde devam eden COP30 İklim Zirvesi, umutsuzluk bulutlarının dağılması için somut bir yol haritası sunan çarpıcı bir rapora ev sahipliği yaptı. Bugüne kadar sadece kağıt üzerinde kalan vaatlerin hayata geçirilmesi durumunda, insanlığın iklim felaketinden kaçış biletini hala elinde tuttuğu bilimsel verilerle kanıtlandı. Yayınlanan yeni analiz, küresel ısınma rotasının kökten değişebileceğini, ancak bunun için hükümetlerin daha önce hiç olmadığı kadar kararlı adımlar atması gerektiğini ortaya koyuyor.

Peki, bu analiz neden bir “oyun değiştirici” olarak nitelendiriliyor ve dünya için ne ifade ediyor? Gezegenin ısınmasını yaklaşık 1 santigrat derece birden düşürme potansiyeli taşıyan bu formül, ekonomik dengeleri nasıl sarsacak? Ve en önemlisi, G20 ülkesi olan Türkiye, bu devasa dönüşümün neresinde duruyor? Bu soruların yanıtı, sadece diplomatik salonlarda değil, tarlada, fabrikada ve enerji santrallerinde yatıyor.

Üç sihirli hamle: Yenilenebilir enerji, verimlilik ve metan

İklim Eylem Takip Koalisyonu (Climate Action Tracker – CAT) tarafından COP30 kapsamında açıklanan rapor, iklim mücadelesinde odaklanılması gereken “kutsal üçlüyü” netleştirdi: Yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması, enerji verimliliğinin iki katına yükseltilmesi ve metan emisyonlarının radikal biçimde kesilmesi.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği, doğa koruma ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

×

Bilim insanlarının projeksiyonlarına göre, eğer dünya devletleri bu üç alandaki taahhütlerini eksiksiz yerine getirirse, yüzyılın sonunda beklenen küresel sıcaklık artışı tam 0,9 santigrat derece azalacak. Mevcut politikalarla dünyanın 2,6 ila 2,9 derece ısınmaya doğru sürüklendiği düşünüldüğünde, bu müdahale rotayı 1,7 derece seviyelerine çekebilir. Bu rakam, Paris Anlaşması’nın “yaşanabilir sınır” olarak belirlediği 1,5 derece hedefine ulaşmak için insanlığın elindeki en güçlü ve belki de son koz olarak değerlendiriliyor.

G20 ülkelerinin tarihsel sorumluluğu

Raporun en çarpıcı verilerinden biri, sorumluluğun büyük kısmını G20 ülkelerine yüklüyor. Uzmanlar, bahsi geçen önlemlerin sadece G20 bloku içinde tam anlamıyla uygulanması durumunda bile, 2035 yılına kadar küresel sera gazı emisyonlarının 18 milyar ton azalacağını hesaplıyor. Bu muazzam düşüş, önümüzdeki on yılda küresel ısınma hızını üçte bir oranında, 2040 yılına kadar ise yarı yarıya yavaşlatma potansiyeline sahip.

Raporu hazırlayan Climate Analytics’in CEO’su Bill Hare, durumu şu sözlerle özetliyor: “Eğer hükümetler bunu 2035 yılına kadar başarırsa, bu gerçekten bir oyun değiştirici olacak. Bu, diplomatik bir temenniden öte, fiziksel gerçekliği değiştirecek ilk büyük gelişme ve ileriye doğru atılmış devasa bir adım olur.”

Yatırım savaşları: Fosil yakıta karşı temiz enerji

2023 yılında Dubai’de düzenlenen COP28’de verilen sözlerin sahada karşılık bulmaya başladığına dair işaretler var. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre, geçtiğimiz yıl yenilenebilir enerjiye yapılan küresel yatırım 2 trilyon dolar barajını aşarak tarihi bir rekor kırdı. Bu rakamın fosil yakıt yatırımlarının iki katına ulaşması, sermayenin yön değiştirdiğinin en net kanıtı.

Özellikle Asya devleri bu dönüşümde başı çekiyor. Çin’in yenilenebilir enerji sektörü, küresel büyümenin motoru haline gelirken; Hindistan, güneş ve rüzgar enerjisi hedeflerine planlanandan beş yıl önce ulaşarak gelişmekte olan ülkelere örnek teşkil ediyor. NewClimate Enstitüsü’nden Niklas Höehne, bu dönüşümün kaçınılmazlığını şu sözlerle vurguluyor: “Rakamlara bakarsanız, bu önlemler enerji sistemini o kadar değiştirecek ki, fosil yakıtlardan uzaklaşma süreci kendiliğinden tetiklenecek. Piyasa gerçekleri artık kömür ve petrolün aleyhine işliyor.”

Metan gazı: İklimin sinsi düşmanı

Yenilenebilir enerjideki bu iyimser tabloya rağmen, madalyonun diğer yüzünde metan gazı tehdidi duruyor. Karbondioksite göre atmosferi ısıtma potansiyeli 80 kat daha fazla olan metan, iklim mücadelesinin “yumuşak karnı” olmaya devam ediyor. 160’tan fazla ülke Küresel Metan Taahhüdü’ne imza atarak 2030’a kadar emisyonları %30 azaltma sözü vermiş olsa da, veriler emisyonların azalmak yerine arttığını gösteriyor.

Uydu verileri ve bağımsız izleme raporları, ülkelerin metan salımlarını eksik bildirdiğini ortaya koyuyor. Özellikle Rusya, Çin ve ABD gibi dev ekonomilerin, petrol ve gaz operasyonlarından kaynaklanan sızıntıları engelleme veya terk edilmiş madenleri kapatma konusunda isteksiz davrandığı belirtiliyor. Uzmanlar, metan sızıntılarını durdurmanın teknik olarak mümkün ve maliyet olarak düşük olduğunu, ancak fosil yakıt lobilerinin baskısı nedeniyle siyasi iradenin felce uğradığını belirtiyor.

Ormansızlaşma ve karbon yutakları

Rapor, sadece enerji üretimine değil, gezegenin nefes almasına da odaklanıyor. Ormansızlaşmanın durdurulması, “tutulmayan sözler” listesinin başında yer alıyor. Ormanlar, okyanuslarla birlikte dünyanın en önemli “karbon yutakları” olarak görev yapıyor. Bu yutakların yok edilmesi, atmosfere salınan karbonun emilememesi ve dolayısıyla tüm hesaplamaların şaşması riskini taşıyor.

türkiye ve bölge için stratejik fırsat

Bu rapor, Türkiye gibi G20 üyesi olan ve enerji ihtiyacının büyük kısmını ithal eden ülkeler için kritik mesajlar içeriyor. Türkiye’nin güneş ve rüzgar potansiyeli, raporda bahsedilen “yenilenebilir enerjiyi üç katına çıkarma” hedefi için oldukça elverişli bir zemin sunuyor. Eğer Türkiye, Ulusal Katkı Beyanı’nı (NDC) bu küresel hedefle uyumlu hale getirir ve enerji verimliliği yatırımlarını artırırsa, hem cari açık sorununa çözüm bulabilir hem de 2053 Net Sıfır hedefine yaklaşabilir.

Ancak metan konusu Türkiye için de bir sınav niteliğinde. Tarım ve atık yönetimi kaynaklı metan emisyonlarının kontrol altına alınması, Türkiye’nin iklim diplomasisindeki elini güçlendirecektir. Ayrıca, Akdeniz Havzası’nda yer alan bir ülke olarak, küresel ısınmanın 2,6 dereceden 1,7 dereceye çekilmesi, Türkiye’nin kuraklık, orman yangınları ve su stresiyle mücadelesinde hayati bir fark yaratacaktır.

Siyasi irade ve lobiler arasındaki savaş

COP30’dan gelen bu analiz, iklim krizinin çözümünün teknolojik imkansızlıklarda değil, tamamen “siyasi tercihlerde” düğümlendiğini kanıtlıyor. Elimizde gezegenin ateşini düşürecek bir reçete var; ilaçlar belli, dozajlar hesaplanmış durumda. Ancak hasta (dünya ekonomisi), fosil yakıt bağımlılığının yarattığı konfor alanından çıkmakta direniyor.

Bill Hare’in “Asıl soru politik: Hükümetler fosil yakıt endüstrisinin baskılarına direnebilecek mi?” sorusu, önümüzdeki on yılın en belirleyici cümlesi olacak. Eğer G20 ülkeleri, bu rapordaki yol haritasını sadece bir tavsiye değil, bir hayatta kalma kılavuzu olarak kabul ederse, “kıyamet senaryoları” yerini yönetilebilir bir geleceğe bırakabilir. Aksi takdirde, 1,5 derece hedefi tarih kitaplarında “kaçırılmış en büyük fırsat” olarak yerini alacak.

Kaynak: Guardian

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
×