Küresel yangın emisyonları sanılandan yüzde 65 daha yüksek: İklim krizi ‘ateş coğrafyasını’ nasıl değiştiriyor?

Yayın: 5 Aralık 2025 14:55
Güncelleme: 5 Aralık 2025 14:56
Fotoğraf Kaynağı: Dan Meyers

Scientific Data dergisinde yayımlanan yeni bir bilimsel araştırma, uydu verilerini birleştiren Küresel Yangın Emisyonları Veritabanı (GFED)‘nın son güncellemesine dayanarak, yangınların atmosfere saldığı sera gazı miktarının daha önce tahmin edilenden çok daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Yeni tahminlere göre, küçük yangınlardan elde edilen verilerin eklenmesiyle küresel yangın emisyonları yıllık yaklaşık 3,4 milyar ton karbon (GtC) olarak hesaplandı. Bu rakam, önceki tahminlere göre yaklaşık yüzde 65 daha yüksek bir seviyeyi işaret ediyor.

Peki, dünyanın farklı bölgelerindeki iklim ve yangınlar arasındaki karmaşık etkileşim nasıl değişiyor ve bu durum neden küresel ısınma tahminlerini değiştirebilir? Savan ve otlak yangınlarının azalması, orman yangınlarının artışıyla nasıl dengeleniyor ve bu değişim, “ateş coğrafyası” (pirocoğrafya) terimiyle neyi ifade ediyor? Fosil yakıt emisyonları yıllık 10 GtC iken, 3,4 GtC’lik yangın emisyonu, karbon döngüsünün neresinde kritik bir risk oluşturuyor?

Yeni uydu verileri: Göz ardı edilen küçük yangınların etkisi

Yangınlardan kaynaklanan karbon emisyonlarının hesaplanması, birim yanmış alanda tüketilen bitki örtüsü miktarının (“yakıt tüketimi”) toplam yanmış alanla çarpılması prensibine dayanır. Uzun süredir kullanılan uydu sensörleri, yanlış alarmları önlemek için yangınları sadece 500 metrelik bir ızgara hücresinin tamamını yaktığında işaretleyecek şekilde tasarlanmıştı. Bu yaklaşım, toplam yanmış alanla ilgili muhafazakar tahminlere yol açarak, çok sayıda küçük yangını göz ardı ediyordu.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

Manzara Yangınlarının Gerçek Boyutu:

  • GFED’in son güncellemesi, Avrupa Uzay Ajansı’nın “gözetmen misyonları” da dahil olmak üzere daha yüksek çözünürlüklü uydu verilerini ilk kez içeriyor.
  • Bu yeni veriler, 500 metrelik bir uydu tarafından tespit edilemeyecek kadar küçük yangınların son derece yaygın olduğunu gösteriyor. Bu yangınlar, küresel yanmış alan tahminlerini neredeyse iki katına çıkarıyor.
  • Ortaya çıkan verilere göre, 2002-22 yılları arasında her yıl ortalama 800 milyon hektarlık alanın (yaklaşık Avustralya yüzölçümü kadar) yandığı belirlendi.

Bu daha kesin veriler sayesinde, küresel yangın emisyonlarının yılda ortalama 3,4 GtC olduğu belirlendi. Bu rakam, günümüzdeki fosil yakıt emisyonlarının (yılda yaklaşık 10 GtC) yaklaşık üçte biri kadardır ve atmosferdeki sera gazı yükünün tahmin edilenden çok daha büyük bir parçasıdır.

Değişen ‘ateş coğrafyası’: Mera ve orman yangınları dengesi

Araştırma, genel olarak küresel yangın emisyonlarının son yirmi-üç on yılda istikrarlı seyrettiğini gösteriyor. Ancak bu istikrar, iki farklı yangın türündeki zıt eğilimlerin dengelenmesiyle sağlanıyor:

  1. Mera Yangınlarında Düşüş: Dünyadaki yanmış alanların yüzde 95’inden fazlasını oluşturan savanlar ve otlaklardaki yangınlar zamanla azalıyor. Bunun başlıca nedenleri arasında, bu arazilerin tarım alanlarına dönüştürülmesi, yeni yangın bariyerleriyle arazinin parçalı hale gelmesi ve AB de dahil olmak üzere birçok bölgede ürün artıklarının yakılmasını kısıtlayan hava kalitesi düzenlemelerinin getirilmesi yer alıyor.
  2. Orman Yangınlarında Artış: Orman yangınlarından kaynaklanan karbon emisyonları ise çalışma süresince yukarı doğru eğimlidir. Bunun nedeni, iklimin değişmesiyle birlikte daha uzun yangın mevsimleri, daha kuru bitki örtüsü ve daha fazla yıldırım kaynaklı tutuşma gibi faktörlerin yangın sıklığını ve yoğunluğunu artırmasıdır. Bu durum, özellikle kuzey enlemlerindeki hızla ısınan boreal ormanlarında belirginleşmiştir; 2023 yılı, boreal ormanlarında kaydedilen en yüksek emisyonlara tanıklık ederek rekor kırdı.

Bu değişim, düşük yoğunluklu otlak yangınlarının azalmasıyla, metrekare başına 1.000-5.000 gram karbon üreten yüksek yoğunluklu orman yangınlarının (biyokütle açısından zengin alanlar) daha belirgin hale geldiği anlamına gelen ‘pirocoğrafya’nın değiştiğini gösteriyor.

Karbon döngüsü ve geri dönüşü olmayan kayıplar

Yangın ve fosil yakıt karbon emisyonları arasındaki karşılaştırma, yangın sonucu açığa çıkan karbonun büyük bir kısmının bitki örtüsü yeniden büyüdüğünde tekrar emilmesi nedeniyle tam doğru olmayabilir. Ancak bu durum, ormansızlaşma veya özellikle tropikal turbalıkların yanmasıyla bağlantılı yangınlar için geçerli değildir.

  • Uzun Vadeli Etki: Ormanlar tarıma dönüştürülürse, yeniden büyüme çok daha yavaş olur veya hiç olmaz. Bu tür yangınlar, toplam yangın emisyonlarının yaklaşık yüzde 12’sine (0,4 GtC) neden olur ve atmosferdeki karbondioksit (CO2) miktarının uzun vadeli artışına doğrudan katkıda bulunur.
  • Donmuş Toprak Riski: Soğuk bölgelerdeki yangınlar, donmuş toprağın erimesini engelleyen yalıtkan organik bir toprak tabakasını yok ederek, donmuş toprağın (permafrost) daha hızlı parçalanmasına ve dolayısıyla atmosfere daha fazla sera gazı salınımına yol açar.

Türkiye’de orman yangınlarının yeni yoğunluğu

Türkiye, iklim krizinin etkilerini en yoğun hisseden Akdeniz iklim kuşağında yer almaktadır ve orman yangınlarının küresel emisyonlardaki payının artması eğilimi, ülke için büyük bir risk taşımaktadır.

Uzmanlar şu noktaya dikkat çekiyor: Küresel veriler, artan sıcaklıklar ve uzayan kurak mevsimler nedeniyle orman yangınlarının hem sıklığının hem de yoğunluğunun artacağını gösteriyor. Türkiye’de son yıllarda görülen büyük orman yangınları, bu pirocoğrafya değişiminin bir parçasıdır. Bu yangınlar sadece ağaçları değil, aynı zamanda hayati öneme sahip organik toprak tabakasını da yakarak erozyonu hızlandırmakta ve bölgenin karbon tutma kapasitesini azaltmaktadır. Türkiye’nin, orman yangınlarıyla mücadele stratejisini, sadece söndürmeye değil, aynı zamanda iklim değişikliğinin tetiklediği artmış yoğunluğa ve yenilenme hızının yavaşlamasına odaklanarak yeniden gözden geçirmesi gerekmektedir.

Görünmez tehdidin büyümesi

GFED’in son güncellemesi, küresel yangın emisyonlarının daha önce düşündüğümüzden çok daha yüksek olduğunu ve iklim modellerinde atmosfere giren karbon miktarının eksik hesaplandığını gösteriyor. Küçük yangınların dahil edilmesiyle ortaya çıkan yüzde 65’lik artış, görünmez bir tehdidin boyutunu ortaya koymaktadır. Emisyonlardaki istikrar görünümü aldatıcıdır; çünkü düşük yoğunluklu mera yangınlarının yerini, biyokütle açısından zengin ve uzun vadeli CO2 katkısı olan tropikal ve boreal orman yangınları almaktadır. Bu değişim, iklim krizinin tetiklediği yangın döngüsünün, krizi daha da derinleştiren bir geri besleme mekanizması oluşturduğunu gösteriyor.

Kaynak: GFED (Küresel Yangın Emisyonları Veritabanı) Güncellemesi, Scientific Data Dergisi.

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Et

Çevre hikâyelerini kaçırma

İklim krizi, çevre kirliliği, deprem ve hava durumu haberlerini sosyal medyada da anlık olarak takip et.

Scroll to Top
×