Çin’in CO2 emisyonları son 18 aydır sabit kaldı veya düştü! Hedeflere erken mi ulaşıldı?

Dünyanın en büyük sera gazı kirleticisi olan Çin’in karbondioksit (CO2) emisyonlarının, son 18 aydır ya sabit kaldığı ya da düşüş eğilimi gösterdiği ortaya çıkan analiz, ülkenin emisyon zirvesi hedefine planlanandan çok daha önce ulaşabileceği yönündeki umutları canlandırdı. Bu kritik veri, Enerji ve Temiz Hava Araştırmaları Merkezi’nin (Crea) Carbon Brief için yaptığı analizle ortaya çıktı ve Çin’in 2025’in üçüncü çeyreğinde CO2 emisyonlarının bir önceki yıla göre değişmediğini gösterdi.

Bu gelişme neden önemliydi? Bu stabilizasyon, elektrik talebi artmasına rağmen güneş ve rüzgar enerjisi üretimindeki muazzam artıştan kaynaklandı. Çin, bu yılın ilk dokuz ayında 240 GW güneş enerjisi ve 61 GW rüzgar enerjisi kapasitesi ekleyerek 2025’te yeni bir yenilenebilir enerji rekoru kırma yolunda ilerliyor. Geçen yıl kurulan 333 GW güneş enerjisi kapasitesi, tek başına dünyanın geri kalanının toplamından daha fazlaydı.

COP30 zirvesi devam ederken açıklanan bu bulgular, BM Genel Sekreteri António Guterres’in “ahlaki başarısızlık” uyarısına karşı Çin’in yeşil teknolojideki pratik ilerlemesini kanıtlar nitelikteydi. COP30 Başkanı André Corrêa do Lago da bu ilerlemeyi överek, “Çin, sadece Çin için değil, herkes için çözümler üretiyor,” yorumunu yaptı.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği, doğa koruma ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

×

Yenilenebilir enerji rüzgarı ve ekonomik faydaları

Çin’in güneş ve rüzgar enerjisi üretimindeki hızlı yayılımı, ülkenin enerji sektörü emisyonlarının talebe rağmen sabit kalmasını sağlayan temel faktör oldu. Güneş ve rüzgar enerjisi üretimi, üçüncü çeyrekte sırasıyla %46 ve %11 oranında büyüdü. Bu büyüme, Corrêa do Lago’nun da belirttiği gibi, güneş panellerinin fosil yakıt enerjisine kıyasla artık çok daha ucuz ve rekabetçi hale gelmesiyle destekleniyor.

Ancak emisyonlardaki bu stabilizasyon sadece elektrik sektöründen kaynaklanmıyordu; ulaşım, çimento ve çelik endüstrilerindeki emisyonların azalması da etkili oldu. Buna karşın, Crea’nın baş analisti Lauri Myllyvirta, petrol talebi ve emisyonların ulaşımda %5 düşmesine rağmen, plastik ve kimyasal üretiminin artmasıyla diğer sektörlerde %10 arttığına dikkat çekti. Bu, ekonominin bazı kısımlarının karbonsuzlaştırma eğilimine direndiğini gösteriyordu.

Mütevazı hedefler ve aşma geleneği

Çin’in ikili karbon hedefleri, 2030’a kadar emisyonların zirveye ulaşması ve 2060’a kadar net nötrlüğe ulaşmaktır. Ülke, Eylül ayında 2035’e kadar toplam sera gazı emisyonlarını zirve noktasının %7 ila %10’u arasında azaltmayı hedefleyen yeni iklim hedeflerini açıklamıştı. Uzmanlar, küresel felaketi önlemek için gereken %30’luk kesintiden çok uzak olan bu hedefleri mütevazı bulmuşlardı.

Ancak Çin’in, iklim hedefleri konusunda yetersiz vaatlerde bulunup beklentileri aşma gibi bir geçmişi bulunuyordu. Asya Toplum Politika Enstitüsü’nden Li Shuo, bu son hedeflerin bir “tavan değil, bir temel çizgi” olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Myllyvirta’nın da belirttiği gibi, Çin’in büyük olasılıkla zirve emisyon hedefine planlanandan önce ulaşması bekleniyordu.

Diğer yandan, Çin’in 2020-2025 dönemi için karbon yoğunluğunu (GSYİH birimi başına CO2 emisyonu) azaltma hedefini tutturamaması bekleniyordu. Bu durum, ülkenin 2030 yılına kadar karbon yoğunluğunu %65 oranında azaltma hedefine ulaşmak için daha büyük indirimlere ihtiyaç duyacağı anlamına geliyordu. Bu dengesizlik, Çin’in karbon yoğunluğunu düşürmekteki yapısal zorluklara işaret ediyordu.

Yenilenebilir enerjide Çin modelini takip etmek

Çin’in rüzgar ve güneş enerjisindeki küresel liderliği ve bu sayede emisyonlarını sabitleme başarısı, Türkiye’nin enerji dönüşümü için somut bir yol haritası sunmaktadır. Türkiye, yenilenebilir enerji potansiyelini artırırken, Çin’in yaptığı gibi, güneş panelleri ve rüzgar türbinleri gibi temiz enerji ekipmanlarının yerel üretim kapasitesini hızla artırmalıydı. Bu, hem ulusal emisyonları azaltmak hem de enerji maliyetlerini düşürmek için kritik öneme sahipti.

Çin’in 15. beş yıllık planında düşük karbonlu enerji sistemlerinin odak noktası olacağına dair sinyaller, Türkiye’nin de uzun vadeli stratejik planlarında yenilenebilir enerjiyi tartışmasız bir şekilde merkeze alması gerektiğini gösteriyordu. Türkiye, Çin’in deneyiminden ders alarak, karbonsuzlaştırmaya karşı direnen sektörleri (özellikle ulaşım ve kimya) hedefleyen özel politikalar geliştirmeliydi.

Coşkunun sonucu ve küresel sorumluluk

Çin’in emisyonlarının sabit kalması, COP30’da zengin ülkelerin “coşkusunu kaybettiği” eleştirisi karşısında, Küresel Güney’in (ve Çin’in) somut adımlar attığının en güçlü kanıtıdır. Myllyvirta’nın da belirttiği gibi, 2025’in tamamında Çin’in CO2 emisyonlarında düşüş kaydedilmesi hala mümkündü. Ancak, Çin lideri Xi Jinping’in zirveye katılmaması ve belirlenen hedeflerin küresel felaketi önlemek için yetersiz kalması, dünyanın en büyük kirleticisinin hala küresel sorumluluğun tamamını üstlenmediği eleştirilerini geçerli kılmaktadır. İklim kriziyle mücadelede başarı, teknolojik ilerlemenin ötesinde, tüm büyük ekonomilerin cesur ve küresel bilimsel gerekliliklere uygun hedefler belirlemesine bağlıydı.

Kaynak: Crea (Carbon Brief) Analizi, COP30 Başkanı André Corrêa do Lago, BM Genel Sekreteri António Guterres, Li Shuo, Çin Hükümeti, Diğer Veriler

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
×